BİLİŞSEL UYUMSUZLUK TEORİSİ: NEDEN KENDİ KENDİMİZİ KANDIRIRIZ?


    İnsanın, zihninde çatışan fikirleri, hisleri olduğu zaman duyduğu bir tedirginlik ve rahatsızlık durumu vardır. Bu çatışma bir belirsizlik, bir dengesizlik yaratır. Rahatlamak ve zihinsel balansı sağlamak için, bu çatışmayı sonlandırmak amacıyla bizi içten içe dürten bir şeyler hissederiz. Çatışmayı yaratan zihinsel elmentlerden birini veya birkaçını, tutarlı ve dengeli bir zihin ortamına kavuşmak için manipüle ederiz. Yani, kendi kendimizi kandırırız ve bu bizi rahatlatır.

    Giriş biraz soyut olmuş olabilir. Zaten psikoloji soyut kavramları ete kemiğe büründürmekte oldukça başarılı bir bilimdir. Deneyler, özellikle gerçek hayattan kesitler sunan deneyler, psikolojide devrim yaratan bilgilerin literatüre girmesini sağlamıştır.

    Bu deneylerden birisi, yine sosyal psikoloji alanında yapılmıştır. Tüm zamanların en ilginç deneylerinden biri olan bu araştırma, Stanford Üniversite'sinde ve meşhur psikolog Profesör Festinger tarafından 1950'lilerin sonunda yapılmıştır.

    Deney, üniversite öğrencileri ile gerçekleştiriliyor. Katılımcılara, "beklentinlerin gerçek deneyimleri nasıl etkilediği" üzerine bir çalışma yapılacağı söyleniyor. Katılımcıya, iki grup olduğu, diğer gruptakilere deney öncesinde belirli bir "beklenti" aktarılacağı söyleniyor. Fakat, kendisinin, böyle bir prosedür olmadan direkt deneyimi yaşayacağı söyleniyor. Klasik bir deney tasarımı olarak, bu katılımcıya aslında kontrol grubunda olduğu söylenmiş oluyor. Yani, deneğe aslında denek olmadığı, ama sözde deneyde yer alacak sözde katılımcıların sonuçlarının karşılaştıralacağı kişilerden biri olduğu ifade ediliyor.

    Neredeyse deneyle ilgili verilmemesi gereken, kontrol grubunda dahi olsa hiçbir deneğin bilmemesi gereken tüm bilgiler bu katılımcıya söyleniyor. Denek, haliyle bu kadar paylaşımın neden yapıldığını anlamadan, bir an önce bahsedilen deneyimi yaşamak için bekliyor.

    Fakat, deneğe o kadar sıkıcı bir aktivite veriliyor ki, katılımcı onunla uğraşmak yerine boş boş etrafa baksa belki daha ilgi çekici gelebilir. Deney bir saat kadar sürüyor ve deney bitiminde ekipten biri gelerek katılımcıya teşekkür ediyor ve bir çok kişinin bu deneyimi "çok enteresan" bulduğunu söylüyor. Tabi denek kulaklarına inanamıyor çünkü hayatında gördüğü en sıkıcı şeyi, geçen 1 saat içinde fazlasıyla deneyimledi. Katılımcı yine de yorum yapmıyor.

    Derken deney ekibinde kişi katılımcıya tekrar yaklaşıyor ve biraz mahçup şekilde, diğer gruba deney öncesi verilmesi gerken "beklenti"yi vermesi gereken arkadaşın gelmediğini, deneyi yeni tamamlamış biri olarak bunu kendisinin yapıp yapmak istemediğini söylüyor. Üstüne, mesela bugünün pqrssıyla, 10 TL gibi bir ödeme de yapacaklarını (bir öğrenci için hiç yoktan iyidir!), hatta ilerde bu tip deney işlerinde beraber çalışabileceklerini söylüyor. Katılımcı, öylesine katıldığı bir deneyden bir de para kazanacağını görünce keyifleniyor.

    Peki, sözde deneklerde yaratacağı beklenti ne? Cevap basit: deneydeki aktivitenin çok enteresan bir şey olduğunu söylemek. Her ne kadar bu doğru olmasa da, sonuçta bir deneydir ve bilimsel bir amaç vardır diyerek kabul ediyor.

    Deneye yeni katılıcak sözde deneklerden biri geliyor ve bizim orjinal deneğimiz bu arkadaşa çok ilginç bir deneyim tadacağı yönünde telkinde bulunuyor. Gerçi, doğruyu söylemediği için biraz tuhaf hissediyor ama gene de harfiyen görevini yerine getiriyor. Orjinal deneğimizin en baştan beri muhatap olduğu deney ekibindeki kişi tekrar yanına gelerek teşekkür ediyor ve bir çok kişinin deneyi çok enteresan bulduğunu tekrarlayıp, deneğimizin de benzeri bir görüşte olduğunu umduğunu iletiyor.

    Deneğimiz, deney ekibinin bir başka üyesi ile deneyimi üzerine bir görüşme yapıyor. Sorulardan biri, yaptığı aktiviteden ne kadar keyif aldığı ile ilgili. Deneğimiz, durup düşünüyor. Sonra, aktivitenin, ilk anda düşündüğü kadar sıkıcı olmadığına kanaat getiriyor. Hatta, kendi içinde bir güzelliğinin bile olduğunu düşünüyor. Sonuçta çok ilginç demiyor ama orta bir not vererek ilk düşüncesinden tamamen uzaklaşıyor.

    Deneğin beklenti yaratmak için görüşme yaptığı, kendisinden sonra aktiviteyi deneyimleyecek kişi de, sizin de tahmin ettiğiniz üzere, aslında deney ekibinin bir üyesiydi. Deneğimiz, deney sonrasındaki diğer görüşme ve prosedürleri tamamladıktan sonra, telkinde bulunarak beklenti oluşturduğu, sözde denek ama esasen deney ekibi üyesi, kişiyi görüyor.
  
   Konuşurlarken, bu ekip üyesi, bizim deneğe, aktivitenin çok sıkıcı bir şey olduğunu söylüyor. Bir de, kendisinden sonra deneye katılacak olan kişiyi bilgilendirerek beklenti yaratması için 50 TL verildiğini söylüyor. Bununla birlikte, deney ekibiyle yaptığı, aktivite sonrası değerlendirmelerde, ekibe aktivitenin çok sıkıcı bir şey olduğunu ve aktiviteye olabilecek en düşük notu verdiğini söylüyor. Şaşıran orjinal deneğimiz ise "Yok ya o kadar da kötü değildi. Hatta biraz daha düşünürsen ilginç bile olduğunu göreceksin" diye karşılık veriyor.

    Bu müthiş deneydeki orjinal deneğin, yaşadığı mental çatışmayı ve nasıl bu durumu çözdüğünü ama bir başka olayla bu dengenin tekrar nasıl bozulduğunu gördünüz mü? Yaptığı aktivitenin sıkıcı değil ilginç bir şey olduğunu söylemesi için, yani yalan söylemesi için kendisine teklif edilen para, yalan söyleyerek kişiliğinde bir çatışma yaratmasına yetecek kadar yüksek bir meblağ değildi. Ancak, deneğimiz aktivitenin hemen sonunda vardığı ve bu aktivitenin sıkıcı bir şeyden olduğu fikrinden vazgeçip bir şekilde enreresan bir deneyim olduğuna kendini inandırıyor. Deney ekibindeki kişinin de, diğer insanların deneyi ilginç bulduklarını söylemesi ile kendini tamamen buna inandırıyor. Böylece, ilk düşüncesine ters düşerek kendi içinde yarattığı çatışmayı sonlandırıyor.

    Sonra, diğer kişinin yüksek bir paraya bunu yapması ise bir başka çatışmayı tetikliyor. O kişi, yüksek bir meblağ karşılığı yalan söylediği için "Bu paraya böyle bir yalan söylenir" diye düşünüyor. Onun kendisini kandırmaya ihtiyacı yok. Ama bu durum bizim deneğimizin çatışmasını canlandırdığı için, o kişiye de zihninde yarattığı ve kendisini bir şekilde inandırdığı "aslında enteresan bir deneydi" fikrini tekrarlayıp zihnindeki bu yeni çatışma durumunu sonlandırmaya çalışıyor.

    Kendi yalanımıza kendimiz inanıyoruz. Ne kadar ilginç bir işleyişi var insan beyninin. Eğer bunu yapmazsak, bu çatışma mutlaka bir takım ruhsal problemlere dönüşüyor. İnsan, doğası gereği, tutarlı ve belirsizlikten uzak bir mental sisteme ihtiyaç duyduğu için, ortada net ve apaçık bulunan gerçeğe aykırı veya bu gerçeği tamamen reddeden bir fikri bile zihinsel denge ve sükunet adına tek gerçek olarak kabul ediyor.

http://www.psikolojitestleri.com
Online psikoloji testleri ve popüler psikoloji makaleler

Etiketler: beyin, kendi kendini kandırmak