YOLDAN GEÇEN ADAM SENDROMU: NİÇİN YARDIM ETMİYORUZ?

     Sosyal psikoloji, psikoloji biliminin en keyifli dallarından biridir. Genel olarak adından anlaşılacağı gibi sosyal olguları ve bunlardaki, insan düşünce ve davranışlarını inceler. Ayrıca, ilginç deneyleri ve günlük hayatta hemen her gün karşılaştığımız deneyimlerin tuhaf sebep ve sonuçlarını öğrenmek için çok güzel bir alandır. Bu alanı merak edenler için, bu dersin de bir çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Elliot Aronson imzalı The Social Animal kitabını öneriyorum. Eskiden Türkçesi bulunuyordu piyasada ama şu an bilmiyorum.

    Evet, konumuza dönecek olursak, "yoldan geçen adam sendromu" nedir? İnsan doğasının tuhaf yansımalarından birisi olduğunu söylemek mümkün. Kuvvetle muhtemel en azından bir kere hepimiz bu pozisyonda bulunmuşuzdur. Yardım edilmesi gereken bir durumda, o ortamda bulunan insan sayısı her şeyden bağımsız olarak nasıl hareket edeceğimizi belirliyor. Yani iyi, yardımsever, herşeye gönüllü olanlar bile etraftaki kişi sayısı belirli bir sayının üzerindeyse yardım etmek konusunda tereddüt yaşıyorlar.

    Konuyu daha iyi anlamak ve detaylara inmek için bazı meşhur sosyal psikoloji deneylerini inceleyelim. Amerikada 1964 yılında Kitty Genovese adlı bir kadın cinayete kurban gider. Olayın ilginçliği şurada: olay 1 saatten fazla sürer. Olayı gören veya duyan tam tamına 38 kişi vardır ancak içlerinden hiçbiri olayla ilgili tek bir şey yapmaz.

    Bundan ilham alan Darley ve Latane 1968 yılında bir deney hazırlar. Bu deneyde katılımcılar bir salona davet edilerek hepsi ayrı bir bölüme alınır. Bir takım "kişisel konular" hakkında tartışılacağı bilgisi verildiği için durumun nazikliğine atfen yüz yüze olmanın uygun düşmeyeceği gerekçesi öne sürülür.

    Böylece katılımcılar diğerlerini görmedikleri izole kabinlerde interkom üzerinden sadece sesleri duyarlar. Aslında esas katılımcının dışındaki herkes araştırma ekibinin parçasıdır. Ekiptekilerin sayısı duruma göre 1'den 4'e kadar değişebilmektedir.

    Tartışma esnasında ekipten biri sara nöbeti geçiriyormuş numarası yapar: "Bbbb.... bbiiirriisssiii.... bbb....bbaaannnnaaa....yyyyaa...yyyaaaarrr....yyaaarrrdddıımmm....eeeee....eeeddddeee.....eeeeedddeeeebbiii.......eeeeddddeeeebbbiiliiiirrrr...mmmiii?" diye kekeleyerek yutkunma, boğulma gibi, acil sağlık sorununu işaret eden bir çok şey yaparak yardım ister. Sonunu da "Galiba ölüyorum" diyerek bitirir ve bundan sonra tek bir çıt çıkarmaz.

    Deney, esas katılımcının yardım isteyen kişinin yardıma ne kadar sürede gittiğini ölçmek için tasarlanmıştır. Tekrar tekrar bulunan sonuç şudur ki, katılımcı kendisi dışında ne kadar fazla insan olursa yardıma muhtaç kişinin yardımına o kadar geç gitmektedir. Görünen o ki, başkalarının varlığı yardım etme davranışımızı engelliyor.

    Hatta bazı katılımcıların yerlerinden kıpırdamadığı görülüyor. Darley ve Latane, bu kişilerin umursamaz olmadığını, tam aksine, harekete geçenlere göre titreme, terleme gibi, durumdan rahatsız olduklarını gösteren açık fiziksel tepkileri daha fazla gösterdiklerini söylüyor.

    Peki neden yardım etmiyorlar? Bu deneyin özelinde konuşmak gerekirse katılımcılar iki yönden çıkmazda hissediyorlar kendilerini. Yardım etmedikleri için büyük utanç ve suçluluk hissederken, diğer yandan yerlerinden ayrılıp parçası oldukları sözde tartışmayı bölerek organizatörlerden (yani deneyi yöneten psikologlardan) azar işitmeyi ve bunun utancını yaşamayı istemiyorlar. Çünkü en başta kimsenin birbirini asla görmemesi gerektiği söylenmişti.

    Buradan anlaşılıyor ki, otoritenin üzerimizde çok büyük bir etkisi var. Özellikle otoriteden korkma insanın temel kişilik özelliklerini bile ortaya koymasını engelliyor. Kendi hayatımızdan da bir çok örnekler verebiliriz bu duruma. Başımıza geleceklerden (!) korkup harekete geçmekten vazgeçtiğimiz pek çok durumla karşılaşıyoruz.

    İnsan, doğası gereği böyle hareket etmeyi seçiyor. Baktığınız zaman bu tam da hayatta kalma içgüdüsüdür. Kendi varlığımız ve çıkarlarımız için gönülden yapacağımız şeyleri bile otorite etkisiyle bir kenara bırakabiliyoruz.

    Bu deneyin dışında, yoldan geçerken gördüğümüz aciliyet içeren bir olaya müdahil olmama sebebimiz ise etraftaki diğer insanların müdahale edeceğini düşünmemiz. Yani etraftaki insan sayısı arttıkça, "Nasıl olsa birileri yardım eder" fikrinin ağır basmasıdır. Dikkat edin bunun ne kadar doğru olduğunu ve çoğu zaman farkında bile olmadığımızı anlayacaksınız. Ne kadar ilginç değil mi! Ancak etraftaki insan sayısı bizde "yeterince insan var" algısını yaratacak kadar fazla değilse o zaman harekete geçip yardım ediyoruz.

http://www.psikolojitestleri.com
Online psikoloji testleri ve popüler psikoloji makaleler

 

Etiketler: insan doğası